Kaybedenler Kulübü iftiharla sunar...
Henüz Temu yoktu. E-ticarette milyarder gibi harcanmayan yıllardı. Bırakın Temu'yu, daha Ali Express bile yayın hayatına başlamamıştı. Alibaba, toptan ithalat yapardı sadece. Hepsiburada sadece bilgisayar parçaları satardı. Yemeksepeti'nin anasayfasında, ziyaretçileri 34, 06 ve 35 numaraları karşılardı. Birisine tıklar öyle girerdin siteye. Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'e hizmet verirlerdi. Morhipo, Trendyol, n11 kurulmamıştı bile.
Biz ise ajans adı altında 2002'den beri sektörde kurumsal internet siteleri tasarlıyorduk. Henüz e-ticaret; Adana'ya ya da en azından bizim ajansa uğramamıştı. O dönem Adana'nın meşhur çerçilerinden birisine bir tanıtım sitesi yapıyorduk. Firma sahibi; bayisi olduğu yabancı firmalardan temin ettiği bir sürü PDF katalogu elimize vermiş, 'sizde zaten kartvizitim de var'' demiş, en iyisinden bir internet sitesi siparişi vermişti. Alan adıydı, web alanıydı derken tasarıma başladık. Ne yalan söyleyeyim çerçi nedir, ne satar pek de aşina değildim ama firma ile görüşmem sırasında bir kuş sütü satmadığını anlamıştım. Bu kadar ürünü tek tek girmeye, ömür yetmeyeceğini o da biliyordu. O yüzden, sadece, bugün gıda takviyesi dediğimiz supplement grubununu lanse etmek istediğini belirtmişti. Amerikan tarzı etiketleri olan o tombul kahverengi şişeleri, bizim Amerikan Pazarı'nda sıkça görürdüm ama sporla da işim olmadığı için pek ilgimi çekmezdi. O tozları, hapları sadece body building ile uğraşan herküllerin kullandığını sanıyordum. Sitenin tasarımına geçince, firmanın verdiği PDF katalogları incelemeye başladık. Çinko ya da magnezyumu o güne kadar bir çeşit metal sanırken, ürünleri siteye ekledikçe, baş ağrısından migrene, kas yapımından cinsel güce kadar her konuda onlarca ürün olduğunu farkettim. Elimizde ürünlerin yüksek kaliteli fotoğraflarının olması siteyi de güzel gösteriyordu. Siteyi neredeyse tamamlamıştık. Görüşmeler sırasında; sitenin, tasarım olarak çok şık olduğundan hepimiz hemfikirdik. Ürün fotoğrafları ve detaylı açıklamaları da tam takır girilmişti ama firma ısrarla fiyatları yazmak istemiyordu. 'Bizi arasınlar, biz telefonda görüşürüz' kafasındalardı. Zaten çok köklü ve eski olan bu çerçi, yıllardır, telefonla bir çok müşteriye ürün kargoluyordu. Gide gele hem firmayı daha iyi tanımış hem de samimi olmuştuk. Son görüşmelerin birinde ''Abi'' dedim ''gelin sizin siteyi e-ticarete çevirelim.'' Mouse'u siyah 3'ün üzerine götürüp, arkadaşını taşladıktan sonra bana 'Nasıl olacak o' diye sorunca anlattım. Zaten altyapı hazır, sadece fiyatları gireceğiz, artık insanlar internetten alışverişe yatkın zaten, bak herkes online okey de oynuyor, girip siteden ürünü alacaklar, parasını ister PayPal ile öderler isterlerse havale yoluyla. Size maili düşecek, siz de para hesaba geçtiyse her zaman yaptığınız gibi ürünü kargolayacaksınız. 'Biz bunu bir düşünelim de Mustafa, sen bizim sitenin iletişim sayfasındaki emaili de bir çıkart' dedi. 'Bize ulaşmak isteyen telefonla arasın, ben mail ile uğraşamam' diye ekledi.
Aynı günlerde ajansta bir bal markasının yeni çıkardığı niş bir ürün için de ambalaj tasarımı yapılıyordu. Bal sektörü çok ilginçti. Kalitesini bilmem ama Türkiye'nin en meşhur bal firması belliydi. Lakin koca ülkenin ikincisi, her şehre ya da bölgeye göre değişiyordu. Yüzlerce bal firması olmasına rağmen birinciden ikinciye geçince, hemen, markalar yerelleşiyordu. Yani Türkiye'nin bilinirlikte en büyük ikinci markası olmak, yerelden ilk sıyrılanın olacaktı. - Bugün bile farklı şehirlerde anket yapsanız birinci hep aynı iken, ikinci şehre göre değişiklik gösterir.- İşte Adanalı bu firma da inovatif ürünler ile sektöre yeni bir pencere açmak istiyordu. İşin sıradışı yanı, bu yeni ürün, marketlerde değil eczanelerde satışa sunulacaktı. O yüzden kavanoz ve kutu tasarıma biz de ayrı bir özen gösteriyorduk. Ürün, aslında çerçinin bizimle tanıştırdığı gıda takviyesi ürünlere çok benziyordu. Boyut olarak küçük, kargolaması kolay, fiyat olarak da internetten sipariş verilmeye çok müsaitti. Aslında o yıllarda henüz internetten alışveriş hem yaygın değildi hem de biraz teknolojiye kısmen yakın kişilerin yapabilceği bir şeydi. Örneğin kredi kartından ziyade PayPal kullanılıyordu. Bu sebeple en azından PayPal nedir, nasıl hesap açılır adımlarını atlamış olmalıydınız. 'Keşke' dedim 'çerçiyi, şu e-ticaret sitesine ikna edebilseydik', bu balı da o siteye eklemesini tavsiye edebilirdik.
O sırada 'cin fikir' gelmişti. İnternet sitesini tasarlamak ve içine ürünleri eklemek zaten bizim için standart bir işti. Ofiste bunun için yeterli personel de vardı. Fiyatların da her gün değişmediği zamanlardı. Olur da bir sipariş alırsak, bir zahmet dükkana kadar gidecek; ürünü elden teslim alıp, siparişi verene kargolayacaktık. İlk olarak çerçi abimiz ile görüşmeye gittim. 'Biz' dedim, 'senin bu ürünlerini kendi adımıza satabilir miyiz?' 'Tabii ki' dedi. 'Hatta ben sana bayi fiyatından veririm. Sen yine bizim fiyattan sat, hemen ödemene de gerek yok, ay sonu gelirsin mutabakat yaparız, topluca ödemeyi yaparsın.' diyince sistem süper oturmuş görünüyordu. Ürünleri kendi markamızla kutulamak ve kargolamak istiyorduk.
Hemen bir marka yaratım sürecine girdik, ne de olsa kendi söküğünü diken terzilerdendik. Aklımızda kurnazca bir de kısa yol vardı: Hepsiburada'nın sahip olduğu o devasa marka bilinirliğini kullanmak, daha doğrusu çullanmak tam da bir reklamcının yapacağı işti. Alan adının dogaburada.com olması da, hepsiburada'nın iş modeli bilinirliğine atıf yapıyordu. Sanki babamızın mirasıymış gibi konduğumuz bu isme, bir de mavi yeşil renkler ile sade bir kurumsal kimlik oluştururken 'doğa' kelimesinin bilinçaltına yüklediği doğal ve organik imajlarından faydalandık. Neticede reklamcıydık, bilinçaltıyla itina ile oynamak bizim işimizdi. Birkaç ay içinde hem kurumsal kimliği hem de e-ticaret sitesini bitirdik. Sonraki birkaç ayda da, yaptığımızı bozup ince detaylara takıla takıla kendi düzeltmelerimizi tamamladık. Bu süreçte yeni tanıştığımız Adana merkezli bir şampuan üreticisinin de şampuan ve saç kremi ürünlerinin siteye uyacağını düşünüp, onunla da benzer bir sözleşme yaptık. Güncel fiyatları da girince, artık, her şey tam takırdı. Son düzlüğe gelmiştik. Bu aşamadan sonra, yaptığımız etiketleri ve kutu tasarımlarını bastırmak, bir kargo firması ile anlaşmak ve gerek sosyal medya gerekse Google ürün reklamlarını başlatmak kalmıştı.
Başlatamadık… Belki de Kolomb gibi ilk dropshipping'i keşfetmiştik ama her zamanki gibi biz mutfakta iyiydik. Aslında geriye sadece bir 'bismillah' kalmıştı ama ana işi bitirmiş olmanın verdiği rahatlık paha biçilemezdi. Yapılacaklar listesi günlerce, haftalarca ezberimde kaldı. Her gün o listeyi düşünüyordum, düşünmesine ama bir taraftan da baskılar için ciddi bir para gerekiyordu. Tutup tutmayacağını bile bilmediğimiz bir alışveriş sitesi için 1000 adet karton kutu yaptırmak pek işimize gelmiyordu. O bismillah bir türlü gelmedi. Bugün daha iyi anlıyorum ki sahne ışıklarının altına geçmek, apayrı karakter gerektiren bir işiymiş. Sanırım bir sene geçmişti, siteyi o kadar unutmuştuk ki, bir gün banka hesabımızı kontrol ederken hiç alışık olmadığım bir tutarda kredi kartı ödemesi gördüm. O dönem sadece alan adı ve hosting hizmetlerimiz için online ödeme kullanıyorduk yani hesaba bir kredi kartı ödemesi gelirse, hem tutar hep aynı meblağda olurdu hem de zaten ödeme yapan kişinin ismi tanıdık olurdu. Detaylı döküme baktığımda hiç tanımadığım bir kadın isminden, hiç alışık olmadığım o tutarı görünce kimin, nereden, niye ödeme yaptığını anlayamıyordum. Elimizde; ne bir telefonu, ne bir açıklaması vardı. Sadece bir isim ve kredi kartı numarasının son 4 hanesi. Uzun lafın kısası, sitenin anasayfası açık olmamasına rağmen Google tüm siteyi taramış ve kayda almış, meğerse; sitenin, arama motoru optimizasyonunu bile süper yapmışız. Google'da gıda takviyesi arayan birisi de bizim sitede ürünü görünce hemen satın almış. Tabii bulmuş eski fiyatı kaçırı mı hiç? Sitenin maillerini bile kendimize daha yönlendirmediğimiz için de detay maili bize düşmemiş, sitenin posta kutusunda duruyormuş. Sipariş mailine ulaşınca, telefonla arayıp kem küm deyip parasını iade ettik. Bu sürpriz ilk sipariş bile ateşi harlamaya yetmemişti. Biz sadece mutfakta görüleceklerdendik. Bugün bile dogaburada.com alan adının kimse tarafından tekrar alınmamış olması, belki de bu fikrin, o kadar da cin bir fikir olmadığının göstergesidir.